top of page

Dalgaların Halkasında Hayat

Güncelleme tarihi: 27 Haz


ree

Farkediş Kapısı


Zihnimizde dolaşan bir sürü düşünceden birini seçip onu tekrar tekrar düşünüp besleyerek büyütürüz. Tıpkı toprağa tohum ekmek gibi. Önce içimizde saklarız sonra kalbimizde duyguya dönüşmesine izin veririz sonra kelama dökeriz. Sonra da "Ben demiştim" deriz... Halbuki biz demedik Hakk dedi: "Kulum beni nasıl tanıyorsa ona öyle muamele ederim."


Zihnimizde olaylara verdiğimiz hükümler "ol" emirciği gibi ağlarını örmeye başlar Hakk'tan aldığı bu açık çekle... Öyle ya "zannın üzere olacağım" demek rakamları karşıdakinin belirlemesine bırakılmış açık bir çektir sonuçta.


Neden bu hayat çekini doldururken yazdığımız rakamların başına eksi koyarız?


"Gerçek şu ki Allah insanlara zerrece kötülük etmez, fakat insanlar kendilerine kötülük ediyorlar." Yunus-44


İnsana bahsedilmiş henüz adını bile koyamadığımız onca istidat, letaif var fakat oku'maya başlamadan kendimizi, bunların varlığından bile habersiz tüketeceğiz ömrümüzü. İnsana yaraşır bir hayat sürmek isteriz oysa...


İdrak Sularında


Hani karşımıza çıkan insanları bakıp yorumlarız ya "çok düşünceli. Çok dertli. Çok sinirli. Çok endişeli. Evhamlı. Hastalık hastası. Dsiplinli birine benziyor. Öfkeli birine benziyor. Bence çok neşeli biri" gibi. Bunları neye dayanarak söylüyor nereden anlıyoruz, nasıl hissediyoruz?


Kafamızın içindeki plakta neyi çevirip çevirip dinliyorsak, nerede takılı kalıp tekrarlıyorsa işte o, suya atılmış bir taş gibi dalga dalga yayılır kendimizin merkezinden başlayarak etrafımıza. İşte o dalgalar bir frekanstır, radyo dalgaları gibi. Ve etrafımızdaki insanlar bu dalgaları gerek göz anteni (gözleriyle gördükleri) gerek kulak anteni (kulaklarıyla duydukları) gerek kalp anteni(kalpleriyle hissettikleri) gibi Allah'ın insana verdiği âza antenleri ile algılar öyle yorumlarlar hâlimizi. Biz de aynı şekilde başkalarını. Tabi eğer kafamızda çalan plağın sesi fazla açık değilse, başkalarından gelen dalgaları duyamayacak kadar baskın değilse, kendi akıl-kalp gibi sistemlerimizi o ses işgal etmediyse!


Kafamızda düşüncelerimizin çaldığı plağın işgali altındaysak herkesi yanlış anlar, yanlış yorumlar, buna da inanırız. "Herkes yalancı, üçkağıtçı" plağı çalıp duruyorsa karşımıza en dürüst, en doğru sözlüsü gelse bile bizim kudretli plağın dalgaları karşımızdakinin diline kadar ulaşır, o bile nasıl olduğunu anlamadan ağızından yalan dökülür. "Etrafımdaki herkes öfkeli-dengesiz-hödük" plağı yüksek tonda çalıyorsa karşımıza en sakin, kibar insan gelse bizim plağın yüksek sesi dalga dalga yayılır onun da dengesini bozar, o bile anlamadan kaba davranır öfkeyle konuşur bize.


Tekrarlayarak beslendiğimiz, kuvvetlendirdiğimiz düşüncelerle "ol, ol, ol..!" deriz adeta ve Allah'ın bize verdiği o "kulumun zannı üzereyim" açık çekini negatif rakamlarla dolduruvermiş oluruz. Ve olur da!


Ama neden bu ahmaklığı yapalım ki?


Şimdi, farkına vardığımız bu zulmümüze son verebiliriz. Artık farkındayız. Artık biliyoruz, artık anladık kendimize ettiğimiz zulmü! Ve her peygamberin geçtiği bu yoldan biz da geçip onların Allah'a yakardığı gibi "şüphesiz ben kendi nefsime zulmettim" diyerek o plağı söküp atarak gökyüzüne döne döne giderken uğurlayalım!


İmgeleme* Rüzgarıyla Veda


Yıllardır zihnimizde döne döne, takıla takıla çalan şu plak, bu sözler her bir farkında olmuş zihinden sana.


"Biliyorum ki hayatımda ne çok şeye hizmet ettin, kim bilir nelerden korudun, ne dersler verdin, hangi konularda eğittin. Artık farkındayım. Bana kattığın tüm güzel şeyler için teşekkürler. Biliyorum insana en büyük olgunluk ve kaabiliyetleri hep en kötü gördüğü olaylar-kişiler hayatında rol alarak verir. Kabul ediyor gelişimime hizmetine rıza gösterip memnun olarak teşekkür ediyorum ama artık veda vakti...


Hem sen hep aynı cenderede sıkışmaktan yoruldun, aynı iğnenin çize çize üstünden geçmesinden yıprandın hem de ben hayatımda aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaktan, aynı acılarla kavrulmaktan, aynı öfkenin kucağında kıvranmaktan yoruldum. Anladım ki beni buna yine ben mahkum ediyormuşum... Anladım ki aynı şeyleri düşüne düşüne, aynı hükümleri vere vere seni ben çalıyormuşum. Bu zulmü bize ben etmişim. Şimdi bu zulme veda vakti... Şimdi ikimiz için de kurtuluş ve rahmet vakti...


Seni o iğneden azade ederek gök yüzüne doğru uçuruyorum...


Elveda..."


Dua ve Niyet Tılsımıyla Yeniden Doğuş


Bu kez cemreler aklımıza, kalbimize, ömrümüze düşsün... İlkbaharın rahmet damlaları, hayat yağmurları, diriliş suları bizim hayatlarımıza yağsın. Canlanan her bir dal, filizlenen her bir yaprak, açan her bir çiçek, yeşeren her bir nebatla birlikte biz de yeniden hayat bulalım "Ya Hayy! Ya Rahman u Ya Rahîm!"


Yaşadığımız bunca kış, en güzel baharımızın muştusu olsun "Ya hakîm, Ya Latîf!"


Yeniden dirilt bizi; tertemiz, sâfî ve yükselmiş olarak "Ya Hayy u Ya Râfi!"


Bize vaad ettiğin iki cihandaki cenneti yaşamaya niyet ediyoruz "Allah bize kâfî!"


"Ve şimdi ömrümün tüm sonbahar ve kışlarını soyunup olumsuz düşünce kalıplarından arınmış olarak yüreğimin ve zihnimin kapılarını kendi baharıma açıyor kaderimin ilk baharını yaşamaya niyet ediyorum."



İktibaslarla İnsan Psikolojisi

Dr. Nurcem Hanzadebek Çep Yeşiloğlu


(* İmgeleme için bakınız)



Yorumlar


Nun Külliyesi

  • alt.text.label.Instagram
  • alt.text.label.Instagram

©2022, Nun Külliyesi. Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page