Aynı'lık, Bir Ayna'lıktır...
- nurlarinsultani
- 25 May 2023
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 27 Haz

Tarihi tekerrür ettiren nedir ve tekerrürün sonucu aynılık değil midir?
Hadi şimdi hatırlayalım ve hayalimizde canlandıralım köy çocuklarının engebeli çamurlu köy yollarında ellerinde çomak ve sopalarla vura vura önlerindeki tekerlekleri çevirip oynadıklarını. Bu eski oyunda hayata dair ne çok ders var, ne kadar da çok sorunun derin sandığımız cevapları var.
İşte inişli çıkışlı hayat, engelcikli düzlüklü hayat yolumuzda bu oyunu nasıl da kendimizi kaptırarak oynayıp bir türlü evimize gidemeyişimizi, benliğimizi bulamayışımızı farkedelim. Kader tekerleğini elimizdeki seçim, tepki ve fiillerimizle nasıl da tekrar tekrar aynı seçim, aynı tepki, aynı fiillerle vurarak döndürüp sonucunda da hayatımızdaki her şeyin aynılığını ürettiğimizi artık idrak edelim..!
biz aynı oldukça aynılık üretmeye devam ederiz, biz farklı oldukça farklılıklar ortaya çıkar hayatımızda. Denklem çok basittir:
insan=kendi hayatı
Hayatının değişmesini mi istiyorsun? Aynı olaylara verdiğin aynı tepkileri değiştir bunun için de aynı olaylarda hissettiğin aynı duyguları değiştirmelisin ki bu da aynı olaylarda düşündüğün aynı şeyleri değiştirmekle olur! Aynı sahneler perdelenirken hayatında böylece sen bu kez farklı düşünüyor, farklı bakıyor, farklı hissediyor ve farklı davranıyor olacaksın yani bu kez seçimi çok yönüyle değiştirmiş olarak çevirdiğin tekerleğin yönü değişecek ve tersine dönmeye başlayacak senin için çevirdiğin tekerlek, ve farklı dönüyor gelecek felek…
halbuki farklı dönen felekler değildi ya da istek ve hedeflerin yolunda çıkıntılık yapan, tekerleğine çomak sokan kader değildi. Hayatın değil de kendi yaşam tekerleğine çomak sokup aynı yanlış düşüncelerle aynı yanlış yorumlarla, aynı duyguları üretip aynı davranışları aynı filleri aynı seçimleri yapıyor olup kainattaki dönüş yönünün tersine dönme hareketindi. Hayatının çıkıntısı sendin…
Nasıl mı? insan tekerrür etmesini istediğini üretir; fikirleriyle, seçimleriyle, fiilleriyle. sonra da bunu yapan kendi değilmiş gibi kurban rolüne bürünür, veryansınlar, vāveylālar, şikayetler, feryatlar eder, kahrolur, acı acı çile çeker.
gerçek şu ki: “kendine acımayana kimse acımaz!” (Arap atasözü)
“Çıkalı göklere ahım şereri döne döne
Yandı kandil-i sipihrün cigeri döne döne” Necati Bey
kainat gibi koca bir dönüş sisteminin içinde insan da elbette payına düşen yönden ters yöne dönmeye çabaladıkça sadece kısır bir döngü oluşur, yorulunur ama yol alınmaz. Varlık āleminin değerli bir parçası olan insan da kendine düşen rolü kendini tanıdıkça bilir, bildikçe döner, döndükçe koca kainatla uyum içinde yol alır. Nereye? Kainatın sahibine. Rabbini bilmeye.
Necati Bey: “Âhımın kıvılcımları döne döne gökyüzüne çıktığından beri felek kandilinin ciğeri döne döne yandı.”
Diyor ki: “yüreğim öyle bir yangın yeri ki her nefeste içimden çıkan ah, kıvılcımlar halinde dönerek göklere çıktı ve güneş ondan döne döne yanıyor. Derdim güneşin ciğerini bile yaktı.”
Duygusal sanrılarımız vardır bizim, hangi duygudaysak kainatı da öyle gördüğümüz, kendi sebeplerimizden kainattaki olaylara pay verip koca kainatı kendimize mahsus bir dünya kıldığımız vardır. İçimiz bunalıyorsa, bunaltıcı bir hava vardır dışarıda, sevdiğimiz birisini toprağa veriyorsak ve hava bozuksa gök yüzü bile üzülmüştür. Aşık olduysak içimizde kelebekler uçuşuyorsa her şey çok güzel, her mevsim ilkbahar, toz pembe bir hayal rengiyle kainat da seviyordur sevdiğimizi, bizi. O kadar bizimdir, işte o kadar bize ait bir parçadır kainat. Hakkımız da vardır aslında. Bu bir denklik sistemidir. Ama biz sadece duygusal kısmını kullanırız. Neden akılla bakıp da işleyişini çözüp sistemdeki doğru yerimize oturup her şeyle, hep birlikte uyum içinde dönmüyoruz? Duygularımı benimle hissedip şekil alıyorsa bu kainat, düşündüklerimle, isteklerimle ve kararlarımla da şekil alabilir döne döne.
Döne döne aynı duyguların kucağında ağlıyorsam belki de bu benim kendime olan zulmümdür! dönmem gereken yöne dönmeyişimdendir. Kalbimde istediğimle aklımda ürettiğim birbirine terstir ve ben döne döne bu terslikte kendimi esir etmişimdir. Bu “aynı acılar” esaretini tekrar tekrar yaşamayı kendim seçişimdendir hem de tekrar betekrar. İçten içe canım istediğinde “ben=kainat” denkliğini/birliğini biliyorken niçin bu denklikle dönmem ki, aynı'lıkta kalıp aynaları okumam ki?
Vida doğru yönde döndükçe ilerler!
Şuurda Yükseliş
Dr. Nurcem Hanzadebek Çep Yeşiloğlu




Yorumlar