11. BÖLÜM: Hayallere Veda Vakti
- nurlarinsultani
- 22 Kas
- 9 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 gün önce

12.02.2021
Düşünüyorum. . . Neden insanların sözlerine güvenmek istediğimi sorguluyorum. Yalan, hıyanet, gizli-kapaklı-saklı planlar olduğunu anladığımda, emin olduğumda neden öfkelendiğimi analiz etmeye çalışıyorum. Gözlerimle ruhlarında gördüklerim ile sözleri uyuşmadığında neden huzursuzlanıyorum? Gerçeği sakladıklarını, kalplerini görmüşken, gerçeği biliyorken neden duyduğum yalan sözler beni çıldırtıyor? Neden gerçeğini bildiğim yalanlar beni baştan çıkarıyor?
Fark ettim ki ben insanların sözlerine güvenmek istiyorum, dürüstlük istiyorum, kişi kalbiyle söylesin istiyorum sözlerini, şeytanıyla değil. . . Ama neden? Neden buna bu kadar takmış durumdayım? Buna verdiğim ehemmiyet yüzünden bana bildirilen, gösterilen gerçeklere vermem gereken önemi veremiyorum belki de. . .
Sekiz yıldır "ciğerini bildiğimi" söyleyip defalarca kanıtladığım insan, hala karşımda beni sözleriyle aldatmaya çalışırken öfkelendiğim asıl şey ne!? Karşımdakinin aptallığına mı öfkeleniyorum yoksa hala aptal yerine konulduğuma mı? Yoksa delicesine bir tutkuyla sözüne güvenmek istediğim insanın güveni de isteği de sevgiyi de harap eden ihanetine mi? Hangisinin öfkesi beni baştan çıkarıyor..?
Nedendir sözlere bunca verdiğim ehemmiyet???
Evet evet biliyorum: "Söz" ruhtur. Ve yalan söyleyen ruha ihanet etmiş olur. . .
14.02.2021
Aynı demdeyim. . . Kendimi kabule ikna deminde. . . Dinle sevgili kalbim; yalanı, ihaneti ve aldatmayı kabul etmeni istemiyorum, senden Rabbine rıza göstermeni istiyorum. Sana sunduğuna rıza gösteremez misin? Hani "lutfu da kahrı da hoş!" idi!? Nice lutfa gark olduktan sonra edebi mi unuttun!? Minneti hatırlamaz mı oldun? Yeme! Yasak ağacın meyvesine el bile değdirme. . . Meyl etme!
Vazgeç, fanilerden sıdk ve sadakat bekleyişinden. . . Vazgeç; isimlerden, makamlardan, vasıflardan. . . Eş dediğin nedir ki? Sana sunulmuş olan; senin zihnindeki cevaplar ve vasıflarla donatılmış olan değil!!! Sana sunulan işte bu; doğruyu söyleyemeyecek kadar korkak, gerçek niyetini ortaya koyamayacak kadar adi, senin hissini de fikrini de zikrini de anlayamayacak kadar kör, sağır, aptal ve cahil. Peki sen neyin kavgasını ediyorsun? Neden hala anlatmaya çalışıyor, konuşuyorsun? İsrafın en alası değil mi bu yaptığın!? Artık susmalısın. . . Niye fırtınadasın? Artık durulmalısın. . .
Sana gösterilen hakikate şükür sunmalısın, minnet duymalısın. Bre gafil, Hakk sana yetmez mi!? Vazgeç. . ! Yalandaki hakkı buldun mu şükret!!! Aldatıcı hilede hakikati gördün mü şükret!!! Hakk, gözlerine hakikati sunarken üstündeki kılıfa mı takıldın? İster sıdka sarar ister ihanete, sunarken hakkı. . . Sana kılıfın ardındaki hak gerek. . . Hakkını al ve git. . . Rızayı bilmez misin? Ne zamandır şımarıksın? "Yüreğime diken battı!" diye dünyaları yıkarsın. . ! Rıza nedir bilmez misin. . ?
(2025'ten O Güne Notlar) Düşüne düşüne sonunda niçin etrafımda hep yalan söyleyen insanlar türediğini veya neden hayatımda zaten var olan insanların bana yalan söylediklerini buldum. Sürekli sürekli yalana maruz kalmak ve daha yalan söylenirken doğrunun ilham edilmesiyle öfke patlamaları yaşamaktan artık başımı duvarlara vura vura, saçlarımı yona yona hınç almak ister hale gelmiştim. Bulması, okuması en zor olan bu yalan meselesi olmuştu benim için. O kadar çok yalan söylememeye dikkat ediyordum ki insanlara. . . Ama sonunda aynaların/insanların insanın içini gösterdiğini fark ettim, dışarıdaki insanlara dışarıdaki davranışları değil içerideki dünyanda kendine nasıl davrandığını gösteriyordu insan aynaları bize. . . O halde ben "kendime yalanlar söylüyordum! Kendimi aldatıyordum!" Nasıl yapıyor olabilirdim ki bunu kendime!? Canım yanıyorken "Yo hiç de acımıyor!" diyerek... Kızdıysam gitmek istiyorken bile "Hayır oraya gitmek istemiyorum!" demek kendime... Zayıf ve acizken "Güçlüyüm!" diye kandırmak mesela kendimi. . . Çok üzüleceğim bir karar alınırken kendimi "Hayır üzülmeyeceğim!" diye kandırmak mesela. . .
Hatta çıldırışlarımdan birinde kendimi teskin edebilmek adına hayal aleminde öfkemi boşaltmayı imgelemiştim. Gözlerimin içine baka baka yalan söyleyen bir arkadaşın yalan söylediği daha o anda fısıldanıyordu ruhuma ve ben " Hayır arkadaşımın söylediğine inanacağım!" diye diretiyordum. Ve ertesi gün arkadaşın aslında asla yapmayı düşünmediği şeye "tamam" deyip beni aldattığını öğrendim. Çıldırdım! Ama nasıl çıldırdım.! Öfkemi hayal aleminde kusacaktım en şiddetli haliyle...
Her yer kum, çöl, bulanık bir sarı... Güneşin yaktığı hava bayrak gibi dalgalanıyor, ateşli bir dans dönüyor sanki yerden yukarı buğulu. Kızgın kumların üstünde yalancı ve hain arkadaşa doğru koşuyorum keskin bir öfkeyle kararlı, belimde kılıç! Karşısına gelip kınından kılıcı çektim, tam kellesini uçuracağım baktım o kelle benim kellem!!! baktım o arkadaş benim! Dondu kaldı kolum, kılıçla havada. . . Hadi şimdi de indirsene kılıcı boyuna! Hadi şimdi de uçursana o kelleyi! Kimmiş yalancı, kimmiş hain, kimmiş aldatan!?
İmgelememin sonu bile bana kendime kör olduğum hakikatimi göstermişti. . .
12.03.2021
İnsan eksilmeyen iyiliklerin altında ezilip de sertleşirmiş. Sertleşir de taş gibi teşekkürü bile unutur her şeyi hakkı görürmüş. Ezilişini görmek istemezcesine kapayıp gözlerini kalbine, bodoslama yaşarmış.
Seni seviyorum ama açmıyor yine de çiçeklerim. . . Gelmiyor baharım. . . Dünyamın ekseni ne zaman nerede kaydıysa kendi kıyametine doğru yol almakta yörüngesinden milim milim sapa sapa. . . İhanet, yalan, kandırma, aldatma içimdeki kıyametin hayatımda sen tarafından yaşamayı kabullenemediğim alametleri oldu. . .
Buzullarım eriyor ama susuz kalıyor topraklarım, çatlıyor. Ve yeşillenmiyor bitkilerim, yanıp kuruyor. . .
Dabbetülarz'ım bu mu benim? Kaç numaralı Covid virüsü bu, dünyamda sağlam vücut komadı. . .
21.04.2021
Psikolojik çalışmalarım devam ediyor, uzmanla yaptığımız ikinci seanstan sonra kendi çalışmalarımı tıpkı ilk başta olduğu gibi kendim seçip kendim kendime uygulamaya başladım. Sol kulağım kendimi bildim bileli ara ara sorun çıkarırdı bana, hayatımda acile bile götürdü beni ilk ve son kez şimdiye kadar. Son zamanlarda ise her sabah sol kulağım tıkalı uyanıyorum. Sol kulağıma çalıştım ve o kulakla ilgili duymak istemediğim neleri duymuş olabileceğime odaklandım. O kulağımla neler duymuş olabileceğime yoğunlaştım. Aklıma gelen her anıya çalıştım ve sonra da çalışmalarıma ara verdim, kendimi dinlemeyi bıraktım. Fakat ondan sonra sol gözüm her duygu yoğunluğunda seyirmeye başladı. Her gün ve neredeyse sürekli olmaya başladı. Ben de dün deniz kenarına inip gözlerime ve görmekten şok olduğum, görmek istemeyeceğim olayları görmüş olduğum vakalara çalıştım. Gözlerimle konuştum, IMDR tekniğini kullandım. Vuruşları yine hücresel hafızayı baz alarak seçtiğim lokal bölgeye uyguladım. Koca gün boyu ne yaşarsam yaşayayım hiç seyirmedi ondan sonra, şaşkınım! Sadece bir ara hafif bir kıpırtı hissettim sanki sadece bir kez. Sol dizim de üstüne çalıştıktan sonra tamamen geçti, artık hiç sancılanmıyor. Bakalım şimdi hangi vücut bölgesi alarm verip arınmak isteyecek :) Ama iki gün daha gözlerime çalışmayı sürdürmeliyim tabi. . .
25.05.2021
Gözlerim o günden sonra hiç seyirmedi ve bulanıklık da kayboldu. Vücudum şimdilerde boynumda alarm veriyor. önce sağ omuzumdan ense köküne doğru ağrılarla başlamıştı. Zeytin yağıyla masaj yaptırırken aynı esnada psikolojik arınma çalışması da yaptım ve sağdaki ağrılar bitti. Sonra da sol omuzdan ense köküne şiddetli ağrılar başladı.
Bu çalışmaları niyet ile başkalarının yerine vekil olarak yapmayı denedim. Çok travmatik bir hayatı olan muhtaç genç bir kadınla bebeklerine maddi yardım sağlıyorduk, ekiplerle iletişime geçmiştim, hatta kendimiz de bir yardım grubu oluşturmuştuk. Bu genç kadınla mesajlaşarak irtibat kurup farkındalık ve hikmet kazanmasına yardımcı olurken kendim de imgeleme ve niyetle vekil olup şifalanmasına çalıştım. Bunu yaptıktan 12 saat sonra ömrümün en felaket sahnesine şahit oldum. Uykumdan uyandırdı tarifsiz bir hal; karnım davul ötesi bir şişmeyle şişmiş, yatsam yatamıyorum, kalksam kalkamıyorum. Ne olduğunu anlayamıyorum. Tuvalete gitmeye kendimi zorladım belki rahatlama olur diye. Karşılıksız bir vekaletin bedeli bana ömrümde belki de bir daha asla yaşamayacağım (ve lütfen yaşamayayım Allah'ım!) bir vaka yaşattı ki tarif etsem hiçbir mide kaldırmaz. Dakikalarca bedenimin kontrolü bende olmaksızın rezalet bir oluşa şahit oldum. Bu nasıl bir arınma ise bedenimin canına okudu. Neye uğradığımı anlayamadım. Ama akıllandım mı? Hayır :))
Bu kez de bir arkadaşıma kendisinin hiç haberi olmaksızın vekaleten ihtiyacı olduğunu düşündüğüm psikolojik bir çalışmayı yaptım. Daha o vakitte rüyasına girmiş: ona kargo ile cevşen yollamışım. Sabah bana mesaj atıp: "Sen bana ne yolladın? Dua mı ettin?" diye sordu. Psikolojik çalışmaya onun adına izinsiz niyet ederken "Allah mutlaka ona bir işaret yollar" diye düşünmüştüm. Söyleyecek kelime bulamıyorum; yüceliği, lutfu, merhameti, hikmeti karşısında. . . Allah-u Ekber!!!
30.05.2021
Bugün 12-14 saatleri arasında Cevşen'imi, Kur'an virtlerimi okumuş Sekine'nin ardından kendime yaptığım 40 günlük "Ya Malikül Mülk" zikrimin 5. günündeydim. Uzun mavi namaz elbisemi giymiş sağ elimde tespihimle sol göğsüme dayanmış zikrimi çekiyordum, manasını hissedip tefekkür ederek. Ve serçe parmağımda 9 yıldır duran yüzüğümü 200. adet dolduğunda yan parmağıma takacaktım. Göz ucumla parmağıma baktım yüzüğe. sonra da tespihe baktım doldu mu diye. Dolmamıştı adet, devam ettim hiç kıpırdamadan. 223 olmuştu ki parmaktaki yüzüğü diğerine takayım derken bir de baktım ki yüzüğün izi var parmağımda kendisi yok!
Her ne kadar parmağımda sıkı duruyor ve iz bırakacak kadar da muhkem olduğunu bilsem de üstümü aradım, oturduğum yeri aradım, örtüleri, süngerleri kaldırdım, yerleri aradım yok. . .
Söz yüzüğümdü o benim. . . Kendim gidip gümüşçüde özel ölçüyle serçe parmağıma göre yaptırmıştım ve tam da 9 yıl önce bu günlerde, 17 Mayısta kargoyla gelen evlilik teklifinin ardından. . . Bunları ezbere bilmiyorum tabi ki... Yüzük saniyeler içinde durduğu yerden yok olunca düşünmeye başladım; hikmetini, vaktini, derken eski günlükleri karıştırırken buldum kendimi. . . Sonra da 9 rakamının anlamını araştırdım. "Sonun başlangıcı", bir sistemin belli bir noktasındaki son kerte. . . Çocuklar dokuz ay sonra doğar. . . Dokuz çakra. . . Dokuz felek. . . Sonrası başka bir boyut..! Korkularımla yüzleşmeye çağırıldım belki de...
06.08.2021
Eşim makamındakine bir ton beddua mesajından sonra:
Yona yona arkasında saç bırakmadığını görünce ben. . . Bendim o saçlar. . . Uzunca bir zamandır seyrediyordum uzaktan, ne yapacak onlara diye. . . Bendim o saçlar. . . Reddettiği bendim! Yakıştıramadığı kendisine, utanç duyduğu, "karı gibi!" diye aşağıladığı Ben'dim işte!
Seviyordum, okşuyordum, örüyordum, tıpkı Asya bozkırlarındaki Türk savaşçılarından birini savaşa hazırlar gibi mutlu oluyordum, hayran hayran bakıyordum çekik gözlerine, yuvarlak yüzüne, çıkık elmacık kemikleriyle bir asil Türk savaşçısını izliyor gibi bakıyordum. . . Baktıkça da, dokundukça da. . .
Yona yona söküp attı mutluluğumu, sevgimi, ilgimi, hayallerimi. . . Yona yona hınçla söküp attı. . . Sonra da "kesmedim!" dedi. Doğru, kesmedi. . . Her gün hınçla, öfkeyle, düşmanlıkla yona yona yok etti saçlarını ve bendeki kendini. . .
Çok öfkeliyim ve de üzgün. . . Tıpkı 6 yaşımdayken çeşit çeşit 14 bebeğimi birden babamın yaktığını anladığım vakit gibi. . . Neden benim sevdiğim şeylere düşman, ailemden olanlar!? Neden ateşe verilip yok ediliyor değer verdiğim şeyler? Onlar benimdiler, onlar/uzun saçlar o insanda bana ait, benim için olan tek şeydiler. . . Şimdi nerdeler!?
12.08.2021
10 günlük açlığa bu gece başladım. Daha önce 3 günlük yapmıştım. Ama konu bu değil tabi. Malum arkadaş bugün saç tıraşını da olmuş, kazıtmış kökünden arkada ne kaldıysa yonulmaktan geriye. Konu bu. Ve tabi yine misafirler var olduğundan eve geldiğinde görmüş olsam da bir şey demedim, ilk öfkemi de yuttum. Sonra da aslında öfkelenmediğimi fark ettim. Neden? Bilmiyorum. Lutf-u ilahi midir yoksa geçen seferki lanet ahlarımla birlikte gerçekten canını istediği cehenneme mi yolladım bilemiyorum. Nefesim daralıyor. Birlikte görev aldığı ve kendisine iltifatlar eden bir kadın vardı kursta, bu boşuna aklıma gelmiş olamaz elbette. . .
Zaman çok çabuk akıyor. Mutmain olmayan yüreğim ne zaman duracak!? Bu can sıkıcı konuşmaları bu adam her yaptığında artık kalbim sancılanarak karşılık veriyor. Geldi mi gitme vakti? Kam alamadığımız dünyayı terk etme vakti midir artık?
Hayallere veda vakti. . . Bu dünyada değil evet ama belki diğerinde el ele yürürken rüzgarın ruha dokunan esişini, dalgaların etkili namelerini birlikte dinleyip aynı lezzeti alacağız. Kiminle mi? Bilmiyorum. Hasretini çektiğim o eşle! Bana eş olan o eşle. . . Benim için şarkılar söyleyecek ruhuyla derinden, gözlerime bakarken. . . Ve önemseyeceği şey, benim ona nasıl baktığım olacak! (Beyinsizler gibi başkaları ne düşünür, annem ne der, abim ne der, kardeşim ne der, ablam beğenmez diye endişelenmeyecek, Benim beğenim hedefi olacak gayrısının değil!) Ve muhteşem danslar. . . Muhteşem bir voleybol eşi, muhteşem bir zevk uyumu. Tamamlanmak, mutmain olmak. . . Burada mutmain olmamış hangi gençlik hayalim varsa orada vuku buldukça Cennet olacak. Ya da hepsi bahane mutlu olmak için, huzuru duymak, sevinmek, sevilmek, emin olmak için hepsi bir bahane. . .
"Kalpler yalnız Allah'ı anmakla mutmain olur" öyle değil mi. . ? "Allah bana kafi" öyle değil mi? Ne önemi var ki bahanelerin. . . Ne hayallerimin küflü sandığının kilitleri çözülsün ne de biri olsun, ne gerek var!? Seni sevebilmek ya Rabbi, her şeyden vazgeçebilmek değil mi? "Kolay olmayacak, elbet üzüleceğim, mutlaka bir iz bırakacak", "İlle de Sen! Sen!" diyebilmek değil mi? Şarkılar, bence hep sana yazılıyordu bir zaman. . . Hepsinde Sana bir nidam vardı, hepsinde Senden bir iz. . . Nasıl oldu da aşktan bunca uzağa savruldum ben? Şarkılarda Seni söylerdim hep. Şimdi zorlasam da şarkı bile söyleyemiyor kalbim. . . Hasta. . . Canım yanıyor. Acısında Seni arıyorum, ararken de korkuyorum hep beni bulmaktan, Seni hiç bulamamaktan korkuyorum Ya Rabbi.
Nefesimi daraltan, beni boğan, kalbimi sıkıştıran bir "ben" var! Bırakıp kaçmak istediğim, kurtulmak istediğim bir "ben" var! Rabbim Sana geldim. O küçük, kalbi talan edilmiş kızı getirdim. Hala kanayan çok yanı var. Çok yara var çürümüş, hiç sarılmamış, şifa umudu kalmamış. O küçük yaralı kızı yine sana getirdim. Ne olur sar. . . Ne olur sar. . . Çok muhtacım.
(2025'ten O Güne Notlar) 10 günlük açlık orucuna başladım çünkü affedemediğim yalanlar, ihanetler, kandırmalar artık tolere edemeyeceğim nefret boyutuna çıkmıştı. Cehennemin dibine de atacak olsa Allah beni, öfkem; bedel ödetmek, can yakmak, canına okumak istetiyordu. Allah rızasını bile hiçe saydıran, ebediyyen ateşte yanmayı bile göze aldıran şeytansı cehennemi bir öfkeydi bu. Kendimle baş edemez olmuştum. Allah'ın nefsi ancak açlıkla terbiye ettiği ilham olundu. Ben de kendi nefsimin şeytani öfkesinden, nefretinden Allah'ın terbiyesine sığındım ve açlık orucuna başladım; ilk üç gün su içmek de yok, sonraki günler susadıkça içecektim. başka hiçbir şey olmayacaktı. Öyle de oldu.
5. günün akşamında bana yine yapmayacağına ikinci kez söz verdiği çok önemli bir şeyi çoktan yine gizli gizli yapmış olduğunu öğrendim. Midem bulandı, öğürmeye başladım. Kabullenemeyişim, hazmedemeyişim artık anında bedenime vuruyordu. Başka odalarda yatıyorduk, görmeye tahammülüm yoktu bırak aynı yatakta yatmayı. Büyük bir tiksinti sarıyordu artık içimi, nefret ve öfkeyle büyüyen. Ve ben onun kalbinden başka bir rüzgarın geçtiğini hissettim o gece. Başka bir dişil enerjiydi bence bu, ya da bu benim yorumumdu, fakat kalbinden olumsuz bir şeyin geçtiğini anında hissetmiştim ayrı odalarda olsak da. . . Hiçbir zaman bunu kabul etmedi sadece "o gece senden gerçekten vazgeçtim ve bitirdim içimde bu ilişkiyi, seni kalbimden çıkardım" dedi.
8. gün ayakta durmakta güçlük çekmeye başlamıştım, bacaklarım ağrıyordu ayakta durdukça. Tıpkı makalede anlatıldığı gibi ilginç manevi deneyimler yaşamaya başlamıştım. Ve bu başka boyutları deneyimlemek beni de başka boyutlara taşımıştı. 21 günlük programı tamamladığımda artık başladığım kişi değildim. Ne öfke, ne cehennem, ne şeytan, ne beni yoldan saptıran takıntılar vardı içimde. Astım, boyun düzleşmesi ve fıtığı, sabah alerjisi de bitmişti artık. Arınmıştım maddi ve manevi olarak hastalıklarımdan Allah'ın izniyle. Manevi bir cennete girmiş gibiydim. Yönümü daha çok kendi tekamülüme çevirmişti bu uzun oruç. Beni daha çok ruhanileştirmişti madde aleminden uzaklaştırıp. . . Pazartesi-Perşembe sünnet orucunun kıymet ve değerini ve de derinliğini anlamaya başlamıştım. Mesele hiçbir zaman aç kalmak değildi, mesele hep madde aleminin ötesiydi. . .
Evlilikle Birlikte
Dr. Nurcem Hanzadebek Çep Yeşiloğlu




Yorumlar