Klasik espri olmuş "çocukluğa inmek" tabiri ne demektir, niçin önemlidir, neyi amaçlar?
- nurlarinsultani
- 26 Eyl 2022
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 31 Tem
Bir çok deyim ve atasözünde çocukluk döneminin önemini vurgulayan ve çocukluğa inmenin nüvelerine rastlayacağımız ibareler mevcuttur. Bunlar hakikatini anlatır fakat günümüzde ezbere kullanılmış olmalarıyla birlikte esas manaları yitik kalmıştır. Mesela: Ağaç yaşken eğilir. Sonra da aynı eğikliğiyle büyüyüp gider öğle değil mi? Mesela: Çocuktan al haberi. Belki de en açık ifadeyle ortaya koyuyor tüm gerçeği. Psikolojik bir sorunun kaynağının ne olduğu haberini bile çocuktan/içimizdeki çocuğumuzdan alıyoruz.
Niçin bir psikolog bugün yaşadığımız bir sorun için çocukluğumuzu deşeler? Hatırlamak istemediklerimizi hatırlatıp yaralamak için mi? Öylesine geçmişten muhabbet açıp vakit doldurmak için mi? Ebette hayır.

Kimi ilmi çevreler insanın dünyaya "boş levha" olarak geldiği görüşünde olup kimileri de "seninle başlamadı" dese de gözümüzün gördüğü basit gerçekleri hatırlayalım şimdilik sadece. Yürümeyi, yemek yemeyi, konuşmayı küçükken öğrendik ve artık hiç düşünmeden herhangi bir zorlanma yaşamadan otomatik olarak bu eylemleri sürdürüyoruz öyle değil mi? Peki küçükken öğrenip şimdi de hiç farkında olmadan otomatik olarak yaptığımız başka neler olabilir??? Yani yaşken bir kez eğilmiş ve o eğiklikle uzayıp giden dallarımız başka neler?
Çoğu ana işlemi ilk kez karşılaştığımız anda kendimizce o anki hislerimizle işleyip anlamlandırarak küçükken öğrenip beyin bilgisayarımıza kodluyoruz ve sonrası malum. Aynı kodu hiç sorgulamadan belki de ölene kadar kullanıyoruz. Kısa yol tuşu atayıp kullanmak gibi. Şimdi bunları güncel yaşamımızdan somutlayalım.
Mesela: Küçükken kedi tırmalamıştır korkup can acısını içimizde büyütmüş "kediler zarar veren mahluklardır" kodunu yazmışızdır. Kedi keyifle oyun oynuyordur halbuki bizimle, tüm neşesi ve heyecanıyla. Sonra her kim ne derse desin ne anlatırsa anlatsın içimizdeki o korku ve zarar göreceğimize olan inanç gitmez. Ortamda kedi varsa o günkü huzursuzluğun ve korkunun aynısını sanki olmuş gibi yaşarız niçin? Çünkü kod devrede... Sonra bu kod genişler tüm hayvanları kapsar ve biz sanarız ki "hayvanları sevmiyorum, ne zaman ne yapacakları belli olmayan akılsız tehlikeli varlıklar."
Mesela: Evde bir kıyamet kopmuş sesler yükselmiş kalp kırıcı can yakıcı çok olay vuku bulmuştur. Biz ise kardeşimizle koşa koşa bahçeye çıkmış kahkahalar ata ata oyunlar oynamaya başlamışızdır. Kod: Herhangi üzücü, rahatsızlık verici bir olay yaşanırsa başka bir yere gidip eğlenilmeli. Sonra bakarız ki yıllar yıllar sonra bile insan ilişkilerinde, işimizde herhangi bir gerginlik olduğunda biz mekan değiştirip eğlenmeye başlıyoruz. Olayı çözmeye, dinleyip anlamaya çalışmıyoruz. Sadece kaçıyoruz... Sadece bulunduğumuz yerden değil ciddi olan her şeyden, her gerçekten, duygularımızdan, fikirlerimizden bile kaçıyoruz... Kendinden kaçak insan... Ne güldüğü gerçek gülüş ne sevdiği gerçek seviş, tek tutunduğu kaçış...
Mesela: Yere bir şey dökülmüştür evde de misafir vardır çocuk aklıyla hemen paspası üstüne örtmüşüzdür. annemiz de bize güzel bir aferin çekmiş göğsümüz kabarmıştır. Kod: herhangi bir sorun yaşarsan üstünü ört ve kahraman ol. Yıllar yıllar sonra eşimiz sorunu çözmek yerine bizim olayların üstünü örtüp üstüne de harika bir şey yapmış gibi pohpohlanmak, güzel sözler, övgüler beklediğimizden yakınır. Öylesine kızarız ki buna, öylesine kahraman hissederiz ki eşimizi hain görürüz...
İşte daha bunun gibi bir çok şey hepimizin ilk çocukluk döneminde yanlış anlamlandırıp yazdığımız kodlardan kaynaklanır. O günkü akıl ve bilinç düzeyimizle şimdiki aynı mı? Elbette değil ama hala o çocuk bilincin kodlarını kullanıyoruz. Bugünümüzü olumsuz yönde etkileyen sorunlarla bir psikolojik danışmana gittiğimizde bu sorunumuzun kaynağına ulaşmak ister. tıpkı bahçede istenmeyen otların kökünden tutulup çıkartılması gerektiği gibi psikolog da bu kodun yazıldığı anı bulmak ister. Misalen beş yaşındaki o çocuğa ulaşıp sesini ona duyurmak ister. Bir yandan da yetişkin olan bize bunun kaynağının farkında olmamıza yardımcı olur. Yani bir taraftan bugünkü bilincimizi zararlı yazılımdan haberdar edip bilgilendirir bir yandan da kalbimizde hala aynı saf ve temizlikte kalmış o küçük çocuğu teskin eder, ihtiyacı olan sözleri duyup mutmain olmasına yardım eder. Böylece eski kod devreden çıkar.
Geçmiş solumuzda bir kanattır, gelecek de sağımızda diğer bir kanat, gövde ise bulunduğumuz andır. Geçmişteki tüm yanlış anlamlandırmalarımız, hikmetine varamadığımız acılarımız, altında ezildiğimiz kahırlarımız sol kanadımızın üstünde koca koca yükler olurlar, o kanadı kımıldatamayız. Gövdemizi yerden kaldırıp uçabilmek için iki kanadımıza da ihtiyacımız vardır. Geçmişin elemleri geleceğe de umutsuz, karamsar bakmamamıza endişe ve kaygı duymamıza neden olur. Bu duygular da sağ kanadımızın üstünde koca koca yüklere dönüşürler. O halde bu gövde nasıl ilerlesin? Nasıl havalansın nasıl uçsun?
Kartal, doğan, şahin, kumru, serçe, sinekkuşu, albatros hepsi birer kuş, hepsinin uçuşu başka ama hiçbirinin kanatlarında tüylerinden başka bir şey yok. Yoksa dağların taşların denizlerin kabul etmediği ama insanın kabul ettiği o emanet-nefis-ene mi yıktı bu yükleri insan ruhuna onu dizginleyemeden daha..?
Kim ve ne olduğumuzu, nasıl olduğumuzu, sınırlarımızı, haddimizi ancak kendimize yük ettiklerimizi bıraktığımızda görebileceğiz.
İnsan, doğdu ve gelişerek büyüyor. Her geçen gün kendimiz hakkında yeni bir yeteneğimizi keşfedeceğimize, geçmişe kahredip gelecekten endişe etmekle ölmeden öldürecek miyiz ömrümüzü? Yoksa artık geçmiş kanadını da gelecek kanadını da masmavi göklerde özgürce uçmak için kaldıracak mıyız? Gelişmeyi, büyümeyi kabul edip gerçekten büyüyecek miyiz yoksa hala çocuk mu kalacağız aynı çocukluk kabulsüzlükleriyle?
Kaderin sahibi, kurdu dıramalı öğretim sahnesini
İnsana mazi ve müstakbel kanatlarını giydirdi zamandan.
Akıl, kalp, ruh ve beden verip var etti manadan.
Nefisle ister heybet alır ister zillet hayattan.
Doğmakla insan olamayan insan...
Çalışmalar Hakkında Bilgiler
Dr. Nurcem Hanzadebek Çep Yeşiloğlu


Yorumlar